HerYerden
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

Chiristoph Willibard von GLUCK

Aşağa gitmek

Chiristoph Willibard von GLUCK Empty Chiristoph Willibard von GLUCK

Mesaj  Admin C.tesi Mart 19, 2011 10:15 am

(2 Temmuz 1714 yılında Erasbach’da doğmuş, 15 Kasım 1787 yılında Viyana’da ölmüştür).

Ecdadı avcılığa ve askerliğe hevesli olan Gluck, ücra fakat müzik sevgisi ve folklörü zengin bir bölgede doğdu. Oberpfalz’lı bir ormancının oğluydu. Bu eyalet Fichtelgebirge adlı ormanlık dağlarla kaplıdır. Ilerde adının, devrin her alanında merkezi olan Paris’te coşkun tezahürata ve şiddetli itirazlara vesile olacağını küçüklüğünde kimse hatirina bile getiremezdi. Gluck konusunda cereyan eden bu heyecanlı münakaşalar sonunda onun adı ve eserleri, fikir ve görüşlerin sonradan değişmesine rağmen, opera tarihini yeni yollara sevkeden ve daima yeni hareketlerin ölçüsü olarak kalan bir örnek haline getirildi. Halbuki Gluck tabiaten ihtilalci değildi. Ağır ağır, fakat şaşmadan yolunu bulmuştur. Gençliğinde seçkin kabiliyetli, fakat müzisyen olmaya çalışan sayısız kimselerden biri gibi görünüyordu. Müzik alanında ilk adımı Bohemya’nın Komotau şehrinde attı. Prag’da ihtiyar Czernohosky’den viyolonsel çalmasını öğrendi. Viyana’nın daha o zaman müzikle dolu havasını teneffüs etti Milano’daki Giovanni Battista Sammartini ekolünde İtalyanlaşan genç Gluck Londra’ya çağırıldı. Orada ihtiyar Handel ile tanıştı. Daha sonra Mingatti tiyatro kumpanyasının orkestra şefi olarak Viyana’dan Kopenhag’a kadar bütün Alman eyaletlerini dolaştı. Bach’ın öldüğü sene orkestra şefi ve sayar kompozitörü olarak Viyana’ya yerleşti. Operaları Prag, Napoli ve Roma’da temsil edildi. Papalığın “altın mahmuz” nişanı şövalyesi olarak asalet payesi aldı. Bu paye ona aristokrasi dünyasının kapılarını açtı. (aynı nişanın daha yüksek derecesiyle taltif edilen Mozart, “cavaliere” payesini aldığı zaman kendi kendisiyle alay etmişti.) Lakin Gluck hiç gururlu değildi. Bütün ömrü boyunca şan ve şçhreti yüzünden hal ve tavrını hiç değiştirmeyen samimi bir insan olarak kaldı. Mamafih bu ünvandan faydalanmakla kendisine ve eserlerine saha açmak ve saygı sağlamak yolunda gerekli olanı da yaptı.
Gluck “opera reformu” denilen hareketi ile tarih sahnesine çıkmıştır. Opera sahasına hakim olan İtalyanların trajik operası mütemadiyen tekrarlanan şekliyle olduğu yerde sayarak katılaşmak üzereydi. Gluck kendisine mahsus atılganlıkla bu operayı canlandırmak işini üzerine aldı. Bunu şöyle yaptı: Değişmez bir kalıba göre adeta “biçilen” opera şiirlerini attı ve ariya bolluğu içinde boğulan operadan “müzikli dramı” meydana getirdi. Hatta daha ileri giderek müziğin fonksiyonlarını yeni ve başka bir şekilde tayin etti. “kusursuz ve düzenli bir resimde renklerin canlılığı, ışıklarla gölgelerin mahirane dağılışı, esas çizgileri bozmaksızın sadece şekilleri canlandırmaya nasıl yarıyorsa, sözler için de müziğin vazifesinin aynı olduğuna inanıyordum” diyor ve hatta şunları ilave ediyordu: “Her şeyden önce müzisyen olduğumu umutmaya çalışıyordum.”
Bu düşüncelerden hareket ederek kendi ifade tarzını, yani dramatik gelişmeyi “asıl bir sadelik ve huzur verici bir ulviyet içinde” (1) ifade eden dilini meydana getirdi. Gayesi sadelikti; muhtevada bu sadeliği arıyordu. Işte bu yüzden, “Orfe”, “Alceste”, “İfijeni Olis’de”, “Paris ile Helena” operaları, Klopstock’un şiirleri üzerine bestelediği şarkılar, diğer çağdaş eserlerinden esaslı şekilde farklı ve değişikti.
Gluck Viyana’da başladığı hareketi Paris’te tamamladı. Bu işte bazı sorluklarla karşılaştı. Başarılara alışkın Gluck’un Paris’teki başarısını itirazlar, hatta şiddetli mücadeleler güşleştirdi. “Gluckist”lerle “Piccinist”ler, yani Gluck etrafında toplanan Fransız opera taraftarları ile Piccini etrafında toplanan İtalyan opera stilinin müdafileri arasında cereyan eden kavgalar herkesin bildiği bir hadisedir. Paris’te bulunan genç Mozart kasten bu kavgaların dışında kaldı.
Gluck’un dramatik müziği, Fransızların “büyük operası”, Berlioz’un orkestrasyon sanatı, Wagner’in müzikli dramları ve hatta romantiklerin coşkun şairliği gibi daha sonraki gelişmelerin menşei oldu. E. Th. A. Hoffmann’ın şahsiyeti bütün bunların en iyi misalidir.
Bir Alman operasının yaratıcısı olmak Gluck’un hayalinde yaşıyordu. Bunu Kıopsttock’un “Arminyüs Muharebesi” adlı eserinden alacaktı. Fakat bu hayalini gerçekleştiremedi.



Chiristoph Willibard von GLUCK Gluck

Admin
Admin

Mesaj Sayısı : 364
Kayıt tarihi : 26/02/11

https://heryenden.yetkin-forum.com

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

Sayfa başına dön


 
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz